Birleşmiş Milletler (BM) Mültecilerin Hukuki Durumuna İlişkin sözleşmeye göre mülteci; Avrupa ülkelerinde meydana gelen olaylar nedeniyle “Irkı, dini, milliyeti, belirli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm göreceği konusunda haklı bir korku taşıyan, bu yüzden ülkesinden ayrılan ve korkusu nedeniyle geri dönemeyen veya dönmek istemeyen kişidir.” Unutmamak gerekir ki mültecilik, hukuk tarafından kabul edilmiş, bağlayıcılığı olan ve haksızlıklara karşı onurlu bir mücadelenin adıdır.
Dünya; çatışma, zulüm, insan hakları ihlalleri, iklim değişikliği, siyasi ve ekonomik sebeplerle hareket halinde olan insanların tüm zamanların en yüksek sayısına ulaştığı bir dönemden geçmektedir BM Mülteci Örgütü, UNHCR, küresel ölçekte zorla yerinden edilenler hakkında yayınlanan rapora göre, yıl sonu tablosu henüz netleşmemekle birlikte 2021 yıl ortası itibariyle tüm dünyada yerinden edilen kişilerin sayısının 82.5 milyonu aştığını öngörmektedir.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) verilerine göre:
2014’ten beri dünyada uluslararası koruma ihtiyacı bulunan en fazla kişiye ev sahipliği yapan Türkiye’de geçici koruma altında 3,6 milyon Suriyeli, diğer milletlerden uluslararası koruma başvuru ve statü sahibi 330.000’e yakın kişi bulunmaktadır. Bunun yanında sayısal olarak net verisi bulunmayan fakat bazı çalışmalara göre 1 milyon civarında kayıtsız ve düzensiz mültecinin olduğu düşünülmektedir.
Göç yollarında ve sonrasında mülteciler, sert yaşam koşulları ve birçok problemle aynı anda mücadele etmektedir. 2020 yılı Mart ayından bugüne tüm dünyada etkisini gösteren COVID-19 pandemisi, özel politikalar geliştirilmesi gereken gruplar içerisinde bulunan mültecilerin bulundukları yaşam koşullarının dezavantajlı olma durumu daha arttırmıştır. Hareket halinde olan mültecilerin salgından etkilenme riskleri maalesef ki çok daha yüksektir. Yeterli beslenme, hijyen koşulları ve sağlık hizmetlerine erişim gibi konularda ise dezavantajlı durumda olan mültecilerin pandemi sürecinde özel önlemlerle desteklemeleri gerekmektedir. Büyük çoğunluğu kadın, çocuk ve gençlerden oluşan mültecilerin; eğitim, istihdam, sağlık, barınma, seyahat ve güvenlik gibi temel insan haklarına erişimlerinin önündeki engellerin kaldırılması veya güçlenmelerine destek olunması gerekmektedir. Devletlerin, mülteciler konusunda sürdürülebilir adımlar atması, bölgelerde yaşanan kriz durumlarına yönelik siyasi veya ekonomik çözümler bulması, mülteciler ve ev sahibi topluluklar arasında diyalog ortamlarını güçlendirerek birlikte yaşam olgusu üzerinde hareket etmeleri gerekmektedir.
Mültecilerin dahil oldukları topluluklarda, fırsatlar tanındığında sosyal, ekonomik ve kültürel alanlar başta olmak üzere birçok konuda katkı sunarak toplumsal kalkınmanın bir parçası olduğu da unutulmamalı.
Her yıl 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü olarak anılmaktadır. Bu özel günde insan onuruna uygun yaşama hakkının her bireyin hakkı olduğu, birlikte yaşamanın mümkün olduğu bir dünya için devletlerin, sivil toplum kuruluşlarının, uluslararası kurumların, bireylerin katkısı ve desteğiyle çözüm yollarının bulunması gerektiği vurgulanmalıdır.